26 Temmuz 2019 Cuma

aşk: hayaller vs. gerçekler

Kafamızda kurduğumuza mı karşılaştığımıza mı âşık oluruz? Âşık olacak olduğumuz ideal tip ilişki yaşadığımız kişide mi saklıdır yoksa karşılaştığımızı tasarladığımıza yontmaya mı çalışırız?

-Her Filmi-

Her filmi malumunuz baş roldeki adamın bir yapay zekâya âşık olmasını konu alır. Adamın hali hazırda bir ilişkisi yoktur bir gün telefonuna Siri gibi bir yapay zekâ programı kurar ve yapay zekâ öylesine gelişmiştir ki adamın zevklerini hayatını takip eden programlayan yapay zekâ bir süre sonra onunla sanal bir cinsellik geliştirebilecek boyutlara varır. Adam bu programa âşık olur program tamamen adamın ondan beklentilerine göre tasarlanmış onun isteklerine göre sunulmuş bir nesnedir. Bedeni ruhu kalbi olmayan bu yapay zekâya adamın âşık olmasının en temel sebebi âşık olmak için idealize ettiği karakteri programın ona verebiliyor olmasıdır. Bunun yanı sıra gelen günümüz toplumunun daha fazla bireysellik daha fazla özgürlük ve maliyet hesabı yapıldığında kârlı olunanın seçildiği tüketim zihniyeti yönünü de barındırır. 

-Sevmek Zamanı Filmi-

Sevmek zamanı filminde baş roldeki adam bir kadının fotoğrafına âşık olur günler boyu o fotoğrafı izler onunla dertleşir. Fotoğraftaki kadının gerçeğiyle karşılaştığı noktada "Sen resmin değilsin ki. Resmin benim dünyama ait bir şey. Ben seni değil, resmini tanıyorum. Belki sen benim bütün düşüncelerimi yıkarsın" "Hayır, hayır istemiyorum seni. Benim dünyama girmeye kalkma. Sonra merhametsizce yıkarsın onu. Resmin benim kendimden bir parça. Bırak ben onu seveyim. Sen sevmek isteme beni. Senin ellerini tutmak istemiyorum. Sonra çekersin o ellerini benden. Ben resmine aşığım, ölünceye kadar da onu seveceğim" cümleleri filmi özetler niteliktedir.

Bir kafamızda tasarladığımız ideal aşk tipi vardır, bu bir surettir; bir de aslı vardır. Suretle kurduğumuz ilişki kendi dünyamıza dair kendimizden parçalar, hayaller, istekler, beklentiler barındıran bunları karşılayan ideal bir tipken suretin aslı karşılaşmayı ve karşıdakinin dünyasını da gerektirir. Kafamızda kurmuş olduğumuz o ideal tipe/surete aşk duymak kolayken başka bir dünyayı kendi dünyamızın içine alıp onunla kurduğumuz kesişim kümesinde aşk yaşamak zor olandır. Karşılaştığımız dünya belirsizlikler barındırır, merak gerektirir, çözmemiz gereken soruları getirir, çaba ister. Oysa kendi dünyamız kendi içimizde halledebileceğimiz belirlilikler barındıran daha berrak bir dünyadır.

Kolaya kaçmadığımız, karşılaşmadan doğan dünyayı hayatımıza katabildiğimiz aşkla kalabilmek dileğiyle... 


10 Temmuz 2019 Çarşamba

sevda mı sevgi mi adını sen koy

"Sevgi neydi sevgi emekti" Asya böyle diyordu ağlamaklı gözlerle İlyas'a bakarken. Peki, sevgi emek miydi sahiden? Sevgi neleri barındırıyordu? Beraberinde neleri getirip neleri götürüyordu?

Sevda Sevgi Ayrımı

Sevda kelimesi köken olarak Arapçadan gelmekle birlikte "kara safra, melankoli, eski tıbba göre insanı oluşturan dört maddeden biri" anlamlarını taşıyor. Aynı zamanda Arapça esvet "kara, siyah" sözcüğünün feminine halidir.

Sevgi kelimesi ise "insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu" anlamına geliyor.

Selvi Boylum Al Yazmalım

Filmde Asya İlyas'la kaçar ve evlenir. Evlendikten sonra şiddete maruz kalır bu onu İlyas'tan koparmaya yetmese de akabinde gelen ihanet İlyas'ı terk etmesine neden olur. Terk ederken karşılaştığı Cemşit onu bebeğiyle birlikte evine alır ve Asya'dan herhangi maddi bir karşılık beklemez. Sonrasında İlyas'la yeniden yollarının kesişmesiyle Asya zorlanarak da olsa Cemşit'i seçer. Kalbinin hala İlyas'ta olduğunu görürüz.

Peki, bu ne?

Eğer Asya'yla İlyas arasındaki hisse bir isim atfetmek gerekiyorsa bu "sevda"dır. Sevda melankoliyi siyahlığı karanlığı bir arada barındırır. Sevda biraz da mazoşistliktir. İlyas Asya ile iletişim kuramamanın acısını çekerken Asya ise ihanete uğramanın acısı içindeydi birbirlerini doyuramazlardı, mutlu olamazlardı ama vazgeçilmezdi çünkü sevdaydı bu, karaydı.

Asya'nın Cemşit'i seçişindeki his ise "sevgi"dir. Sevgi insanı bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygudur. Sevgi ilgi duymaya yöneltir çünkü bir güdüleyici vardır, Asya-Cemşit ilişkisinde bu güdüleyici Cemşit'in emeği ve fedakarlığıdır, buradan doğan vefa ise hali hazırda sevgide bağlılık anlamını taşır.

Sevgi emektir, sevda karadır. İnsan sevdiğine borç yüküyle de mülk gibi de yaklaşmamalı.

Uçlarda olmadan, örselemeden, örselenmeden sevebilmek dileğiyle!

1 Temmuz 2019 Pazartesi

mülkiyet ilişkileri ve aşk

Birine duyduğumuz aşk bizi onu sahiplenmeye iter mi, sahiplik aitlik nedir, sınırları nelerdir? Sahiplik, aitlik, özgürlük bireysellik aşkın neresindedir?

"Aşkın başlangıcı hayranlıktır.
Sonrası ümit...
Sonra şüphe doğar.
Aşık hayranlıktan usanır.
Sahip olmak ister, emin olmak ister.
İlgisizlik görür, soğuklukla karşılaşır." diyor Cemil Meriç. Sahip olmak bir eminliği beraberinde getirdiği gibi aşktaki bunca netlik kişide sadece bir eminlik yarattığıyla mı kalır yoksa zaten artık arzuladığı o şeye sahip olduğu için onu hayranlıktan uzaklaştırıp yeni arayışlara mı iter? Belki de o emin olmayıştır aşığı orada tutup hayranlığı sürdürmeye, o gizemi aramaya iten. Arzulananın orada olduğunu ve ona sahip olabileceğimizi bilmek büyünün kaybolmasına yol açabilir. İnsan bencil bir varlık olduğundan günün sonunda düşüneceği yine kendisidir, sahip olma isteği de bencillikten doğar ama getirdiği sonuç ait olanın arzulanan şey olmasına zeval getirir.

Prof.Dr.Cengiz Çakmak "Sevgi de dostluk da tahakkümü kaldırmaz. Her tahakküm sonunda isyana yol açar. Sevgi malik olmak ve hükmetmek değil tam aksine bir mülksüzlük ve hükümsüzlüktür." der. Sevgi belki sevilenin her anının bilgisine hakim olmak istemektir, meraktır ama bunun tam anlamıyla gerçekleşemeyeceği de bir gerçektir. Birine sahip olduğumuzu düşündüğümüzde yanılırız. Bunu bencil bir şekilde isteriz ama bu tam anlamıyla gerçekleşemeyecek bir istektir. Birine sahip ya da ait olmayı dayatmadığın halde karşılaştığın sevgi gerçek sevgidir. Her şeyi yapabilir bireysel özgürlük alanı var ama ona rağmen seni seçiyor ve seviyorsa işte odur sevgi, diğeri olsa olsa köleliktir.

"Sevmek dokunmaktır." Erich Fromm demiş. Sevgiyi oluşturan yegane unsur dokunmak olamaz. Yalnızca dokunmadan türeyen duygu arzulamaktır, sevgi değildir. Sevgi içerisinde arzuyu da barındırır ama bundan ibaret değildir. Dokunma karşındakinin sınırlarına girmek ona dahil olmaktır, onla karışmaktır. Tek taraflı bir şey değildir bir insana dokunduğunuzda o da size değer. Tıpkı sadece denize girmediğimiz ve o esnada denizin de bizi içine aldığı gibi. Yani dokunurken aynı anda hem sahip hem ait oluruz.

Sonuç olarak aşk arzulanan şeye bencil bir biçimde sahip olma isteğini beraberinde getirse de sahip olmaya en yakın olduğumuz dokunmakta dahi ancak hem sahip hem ait olabiliriz. Gerçek aşka ulaşacağımız tek yolsa tüm özgürlüğü ve bireysel alanı içinde insanın sevebiliyor olmasıdır.

ben bu hafta ne yaptım vol.4

28.12.2020 pazartesi: sonunda iki haftadır planladığımız gün geldi, doğum günü sürprizi günü. rus salatası ve dereotlu poğaça yaptım. hediye...